Pazar, Kasım 26, 2006

oje mi dedim?

bi düğmem olsa
kulağımın yanında
ya da burnumum kenarında
düşünsem
sonra dursam
içimden ona kadar saysam
aaa bir de baksam
olsa.
ya da aslında ben
üşenmesem
hayatımda düşmesem
tırnaklarım hep ojeli kalsa...

Cuma, Kasım 24, 2006

Pen on paper

Bi tane daha...
buna da bayıldım


Minilogue/hitchhikers choice



ya ne kadar güzel olabilir!

(link barıştan saolsun)

papatya fallı spiralli defter

aslına bakarsanız ben spiralli defterleri pek sevmezdim
halbuki virna yararlarını saymakla bitiremez
lisede de üniversitede de o hep spiralli defter kullanırdı
ben ise düz bildiğimiz harita metod defteri (bayılıyorum bu isme, manita metod defteri geliyo aklıma öyle diyince)
(konudan konuya atlicam ama aklıma geldi geçen gün "iki" yazmak durumunda kaldım ve çok yapancı geldi o 3 harfin bildiğimiz 2 olması şimdi harita metod diyince de öyle bi yabancılaştım neyse devam edeyim)
virna diyordum..ikizim... o hep spiralli defter kullanırdı o yüzden kağıt koparacağım zaman hep onun defterilerinden koparasım gelirdi sonra o defterler kuş gibi kalırdı...
şimdi sanırım spiralli defterleri hala çok sevmesemde, kağıt koparınca, sayfada kalan o yırtık çıkıntıları çok seviyorum sonra pıt pıt papatya falı gibi kenarlarını koparmayı... ve şişko spiralin, kafayı çizdiğim şeye uzatmasını...




Salı, Kasım 21, 2006

cansıkıntısı vs...





Pazar, Kasım 19, 2006

Efendiiim hayırlısıyla ilk defa bloga müzik koyuyorum
barış saolsun:)
işte karşımızdaaa the whitest boy alive'dan burning


powered by ODEO

So many people telling me one way
So many people telling me to stay
Never had time to have my mind made up
Caught in a motion that I don't wanna stop
That I don't wanna stop
That I don't wanna stop

Cumartesi, Kasım 18, 2006

erlend øye




Huzur whitest boy alive'dadır.
Tam isim vermek gerekirse Erlend.
Öyle ki Erlend isminin kırlend gibi olmasından bile rahatsızlık duymadım.
Hatta aklıma şahane bir fikir geldi
Bence erlend øye benle evlensin. Ona zeytin yağlı fasulye yapayım.

bloga muzik nerden koyuluyo?
barış erkol'a sorayım:)



Cuma, Kasım 17, 2006

Beni bu havalar mı mahvediyor
diye düşünmüyor muyum sanılıyor...
oysa ki ben her gün
itina ile
havaları suçluyorum...

her gün'ün ayrı yazıldığını da nerden çıkardım?
herşey ayrı mı yazılıyor sanki?

neden her şey bu kadar zor?

ve aslında ben her gün çiçekli bir bahçe de uyanıp
bir ilk bahar sabahıııı
güneşle uyandın mı hiiiiç' i söylemek istiyorum.

Peruğu olmasaydı Erol Evgin'i sevebilirdim diye düşündüm.
Sonra da yine de sevemeyebileceğimi düşündüm.
Evet. Başım da göğe erdi.

Kızıl adam

Bir adam varmış
Doğumu kızıl
Ölümü saçsız.

Dün gece gitmiş,
çok erken gitmiş...

Toprağı bol olsun.

Portakal suyu ve mercimek...

Mercimek
D vitamini deposuymuş...
Portakal suyuyla içildiğinde
çok yararlı oluyormuş...
siniri, titremeyi alıyormuş.

Portakal suyu ve mercimek... yanyana genelde gelemeyecekler gibi... mercimek ve portakal suyu gibi bir birinden bu kadar farklı insanların bir araya gelmesi için niye titremeler ve üzüntüler gerekiyor? O titremeler sanırım hiçbir şekilde gerekmiyor...
Diyeceğim odur ki bu mercimeğin ne kadar yararlı olduğu, eski bir dostun plastik carte d'or kutusunda sana getirmesiyle doğru orantılı olabilir.
Muhsin Bey'e üzüldüm geçenlerde...
Ali Nazikler olmasın
da
dedim

Çarşamba, Kasım 01, 2006

e-go!

kalbime sıfırı alıp oturdum yerime
ne kadar şişikmiş egolarımız
soğuk havalardan mıdır bilmem
böyle küçücük olup büzülmüş şimdi...
nah bas egoyu leylaya
gördün mü
kartopu alıp ördün mü?

örmüştüm vaktiyle
şimdi yünlere bakıp içgeçirmeler
kafada güzel kazak hayalleri
yeşil atkılar
amaaan kim örecek şimdi demeler
ama hemen şimdi benim benim benim olsun o atkılar demeler...

hiç yakışıyor mu
oldu mu şimdi...
sönmüş egonun intikamının fena olmasını
dönüşünün muhteşem olmasını
tüm kalbimle diliyorum
içinde sıfırı olsa da, dahi
-ecek, -acak
olacak olacak...
bu iş olacak!

hoppaa yandan!